Ni̇teli̇kli̇ Ci̇nsel İsti̇smar Suçu Yargıtay Kararı | Alperen Erol Avukatlık Bürosu
Nitelikli Cinsel İstismar Suçu Yargıtay Kararı

Nitelikli Cinsel İstismar Suçu Yargıtay Kararı

  • 642
  • 13 Aralık 2021, Pazartesi

Ceza Genel Kurulu         2020/155 E.  ,  2021/320 K.
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
Mahkemesi : Ağır Ceza

Nitelikli Cinsel İstismar Suçu Yargıtay Kararı

Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan sanık ...'nün TCK'nın 103/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.12.2012 tarihli ve 326-476 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 11.12.2014 tarih ve 4533-14185 sayı ile;
"Mağdurenin çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna ilişkin iddiasını suç tarihinden yaklaşık 3 yıl sonra intikal ettirmesi, sanığın bu dönemde nişanlanmasından ötürü mağdurenin şikâyetçi olduğu yönündeki savunması ve tüm dosya kapsamı karşısında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve somut delil bulunmadığı anlaşıldığından sanık hakkında beraat kararı verilmesi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesince 23.03.2015 tarih ve 61-64 sayı ile;
"..Sanık ile sanık müdafisi savunmalarında; sanığın başka birisiyle nişanlanacağını duyan mağdurenin kıskançlık nedeniyle sanığa iftira attığını belirtmişlerse de; mağdurenin aşamalarda özü itibariyle değişmeyen tüm ifadelerinde sanığın elini eşofmanının altından sokarak kızlığını bozduğunu beyan ettiği, mağdurenin iffetini ortaya koyacak şekilde sanığa karşı böyle bir ithamda bulunması için sebep bulunmadığı, sanığın başka biriyle nişanlanacak olmasının mağdurenin toplumda kendisini zor duruma düşürecek böyle bir olayı ifşa etmesine sebep gösterilemeyeceği, kaldı ki mağdurenin bu sebeple sanığı şikâyet ettiği kabul edilse bile, bu durumun sanığın mağdureye yönelik cinsel istismar eylemini gerçekleştirmediği anlamına gelmediği, nitekim mağdurenin sanığı sevdiği ve annesinden korktuğu için zarar görmesini istemediğinden dolayı uzunca bir süre sanık hakkında şikâyette bulunmadığını açıkladığı, bu hususun tanıklar ... ve...in beyanlarıyla da doğrulandığı, bu itibarla mağdure anlatımlarının olayın oluşuna uygun düştüğü dikkate alındığında suçtan kurtulmaya yönelik sanık savunması inandırıcı bulunmamıştır. Mağdure kendisine karşı gerçekleştirilen eylemin kötülüğünün farkındadır. Toplumun ve yaşamın değer hükümleri itibarıyla normal bir kimse cinsel istismara ve saldırıya maruz kaldığını ileri sürmez. Çünkü böyle bir iddia ile mağdurenin kendisine ve yakın çevresine ait bazı değer hükümleri olayın açıklanması ile incinmiş olur. Bu nedenle mağdurenin böyle ciddi bir konuda kabul edilebilecek hiçbir neden yokken soyut olarak cinsel istismara maruz kaldığı ve sanığa iftira ettiği düşünülmemelidir. Kaldı ki, olaydan sonra mağdure maruz kaldığı nitelikli cinsel saldırı eylemini tanıklar İnci Selvi ve Pelin Eğit'e söylemek suretiyle olayı ortaya koymuştur. Sadece şikâyetin 2-3 yıl sonra yapılmış olması mağdurenin cinsel istismara maruz kalmadığını kabul etmek için yeterli değildir. Bu nedenle mağdurenin özü değişmeyen aşamalardaki beyanı samimi görülmüştür." gerekçesiyle bozmaya direnerek sanığın ilk hüküm gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.06.2018 tarihli ve 199561 sayılı "onama" istekli tebliğnamesiyle kararına direnilen Daireye gönderilen ve inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 14.11.2018 tarih ve 6437-6756 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 02.04.2019 tarih ve 588-281 sayı ile; 26.12.2012 ve 23.03.2015 tarihli kararların yargılama aşamasında kamu davasından haberdar edilmeyen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına tebliğinin sağlanması için Yerel Mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiş ve ... vekili tarafından kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.09.2019 tarihli ve 90295 sayılı "onama" istekli ek tebliğnamesiyle ve Yargıtay 14. Ceza Dairesince 20.02.2020 tarihli ve 7037-1398 sayı ile; 5271 sayılı CMK'nın 237/2. maddesine göre kanun yolu muhakemesinde davaya katılma talebinde bulunulamayacağından ... vekilinin temyiz istemi reddedilmiş ve dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmiştir.

 

 

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın katılan mağdureye yönelik eyleminin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan mağdure ...’in suç tarihinde on altı yaş içerisinde bulunduğu (Kararın devam eden kısımlarında katılan mağdure ...'den "mağdure" olarak söz edilecektir.),
Suç tarihinde yirmi yaşında olan sanık ...’nün bekâr olduğu,
22.06.2012 tarihinde mağdurenin annesiyle beraber Buca İlçe Emniyet Müdürlüğüne müracaat ederek sanık hakkında suç duyurusunda bulunması üzerine olayla ilgili soruşturmanın başladığı,
23.06.2012 tarihinde İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğünce mağdure hakkında düzenlenen raporda; jinekolojik muayenesinde; hymen annuler yapıda olup saat kadranına göre 4 hizasında kaideye uzanan, zemini sedefi beyaz renkte, eski yırtık saptandığının, hymende saptanan eski yırtığın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle oluşmasının mümkün olduğunun, diz dirsek pozisyonunda yapılan anal muayenesinde; anal mukoza ve anal sfinkter tonusunun doğal bulunduğunun, akut ve kronik livatanın maddi bulgularına rastlanılmadığının ancak kişinin yaşı ve vücut gelişimi dikkate alındığında rıza, tehdit ve kayganlaştırıcı madde kullanımı gibi direncin kırıldığı durumlarda herhangi bir bulgu oluşmadan da livata eyleminin gerçekleşmiş olabileceğinin, harici muayenesinde; vücudunda herhangi bir travmatik lezyon saptanmadığının belirtildiği,
Sanık müdafisinin dosyaya sunduğu 24.04.2015 havale tarihli temyiz dilekçesinin ekinde yer alan belgelerden; İzmir 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.10.2014 tarihli ve 617-675 sayılı kararıyla sanığın annesi Birgül Hanoğlu ve üvey babası ... hakkında mağdure Ebru, mağdurenin annesi Sibel ve dosyada tanık olarak beyanı alınan mağdurenin arkadaşı Pelin’e yönelik 22.07.2013 tarihinde gerçekleştirdikleri iddia olunan silahla ve birden fazla kişi ile birlikte tehdit suçundan beraat kararı verildiği, bu dosya kapsamında 22.01.2014 tarihli duruşmada mağdurenin, sanığın annesi Birgül’ün yönlendirmesiyle kendi el yazısıyla yazdığını ve imzaladığını teyit ettiği yazının "Ben .... ... davasında Yiğit’i çok sevdiğimden başkasıyla nişanlandığı için kıskançlık yüzünden böyle bir şey yaptım. Psikolojim bozuk. Pişmanım. O yapmamıştır." içeriğinde olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan mağdure ... Kollukta; iki sene önce sanıkla aynı mahallede otururken tanışıp arkadaş olduklarını, birbirlerinden hoşlandıklarını ve evlenmeye karar verdiklerini, sanığın zaman zaman kendisinin evine geldiğini ve birlikte oturduklarını, sanığın bu zamanlarda kendisine sevişmek istediğini söylediğini, kendisini öpmeye çalıştığını ancak kabul etmediğini, bu olayın birkaç defa tekrarlandığını, iki sene önce sanığın yine evlerine geldiğini, bu sırada evde kimsenin bulunmadığını, birlikte televizyon izlediklerini, sanığın "Sevişelim mi?" diye sorduğunu ancak kendisinin kabul etmediğini, sanığın "Artık dayanamıyorum." dediğini, olay tarihinde alt kısmında bol, yarım bir eşofman olduğunu, eşofmanın boyunun dizlerine kadar geldiğini, bağdaş kurmuş bir hâlde yerde oturduğu sırada sanığın birden elini, kendisinin dizinin bulunduğu yerden eşofmanın içine ve külotunun altından vajinasına doğru sertçe soktuğunu, o esnada sanığın elinin, vajinasına girdiğini, sanığın elini hemen dışarı çıkardığını, vajinasında ağrı oluştuğunu, sanığın elinde ise kan bulunduğunu, hemen lavaboya giderek külotuna baktığında kan lekesi gördüğünü ve kızlığının bozulduğunu anladığını, sanığın yanına gidip sanığa "Benim kızlığımı bozdun." dediğini, sanığın da "Öyle şey mi olur? Âdet görmüşsündür." diyerek yanından ayrıldığını, bu konuyu annesine anlatamadığını, her buluşmalarında sanığa "Sen benim kızlığımı bozdun." dediğinde sanığın da "Sen âdet görmüşsündür. Öyle şey olmaz." diyerek kendisiyle dalga geçtiğini, belli bir zaman sonra sanığın askerlik görevinin çıktığını, askere gitmeden önce kendisine "Seninle evlenirim." dediğini ancak evlenmediğini, kendisini aldattığını ve bunun üzerine sanıkla ayrıldıklarını, bir daha görüşmediklerini, 1 ay sonra Ömer isimli şahısla tanıştığını ve aralarında duygusal bir ilişki başladığını, evlenmeye karar verdiklerini ancak başından geçen olayı Ömer’e anlatamadığını, çünkü Ömer’in bu durumu kabul etmeyeceğini düşündüğünü, 21.06.2012 tarihinde teyzesinin evinde oturdukları sırada annesine "Ömer ve ailesi beni istemeye gelecekler." dediğini, annesinin de "Tamam. Gelsinler." diyerek cevap verdiğini ancak annesinin iki yıl önce yaşanan olayı bilmediğini, bu nedenle annesine açıklama yaparak iki yıl önce sanığın elini zorla kendisinin eşofman altından sokarak kızlığını bozduğunu anlattığını, annesinin çok kızdığını ve ifade için polis merkezine getirdiğini, kızlığının bozulduğunu düşündüğünü ve rapor almak istediğini, sanıktan davacı ... şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede; sanıkla 2009 yılında tanıştığını, uzun bir süre beraberliklerinin olduğunu, sanığın zaman zaman kendisinin evine gelip gittiğini, genellikle her gün evlerinde bulunduğunu, bir gün sanıkla birlikte evde oturdukları sırada annesinin de yatak odasında uyumakta olduğunu, sanığın elini kendisinin eşofmanının altına doğru soktuğunu, ağzını kapattığını ve elini, kendisinin cinsel organına soktuğunu, elini çıkardığında sanığın elinin kan olduğunu gördüğünü, sanığın elini yıkadığını ve bir sigara yaktığını, kendisine "Sana inanmıyorum. Sen âdet görüyorsun." dediğini, sonra da evden ayrılıp gittiğini, sanıkla barışarak arkadaşlıklarına devam ettiklerini, sanığın askere gitmesine az bir süre kaldığı sırada kendisine "Seninle evleneceğim. Bekle." dediğini ve askere gittiğini, 2-3 ay sonra sanığın eski kız arkadaşının telefonla kendisini aradığını, sanığı kastederek kendisine "Biz birlikteyiz. Ondan uzak dur. Askerden geldiğinde evleneceğiz." dediğini, bu telefon görüşmesi üzerine sanığın annesinin evine gittiğini ve sanığın eski kız arkadaşının telefonla kendisini aradığını söylediğini, sanığın annesinin, sanığın eski kız arkadaşıyla telefonda görüştükten sonra kendisine "Ondan uzak dur. Askerden geldiğinde onlar evlenecek." dediğini, bunun üzerine sanığın annesine sanıktan ayrılmak istediğini söylediğini, sanığın askerlik görevi devam ederken kendisini tekrar aradığını ve yine barıştıklarını, bu defa da sanığın kendisinden ayrılarak başka bir kızla nişanlandığını, sanığın elini kendisinin cinsel organına sokması olayının 2009 yılında meydana geldiğini, ayını ve gününü hatırlamadığını ancak mevsimin kış olduğunu, o dönemde sanığı çok sevdiği için uzun süre beklediğini, ona zarar geleceğini düşündüğü için şikâyetçi olmadığını, sanıktan şikâyetçi olup davaya katılmak istediğini, sorulması üzerine; sanığın elini kendisinin cinsel organına sokmasından önce ve daha sonra herhangi bir kimseyle cinsel ilişki yaşamadığını,
Katılan ... Kollukta; mağdurenin annesi olduğunu, 21.06.2012 tarihinde saat 17.00 sıralarında ablasının evinde oturdukları sırada eniştesinin ağabeyinin oğlunun, mağdureyi beğendiğini ve mağdureyi istemeye geleceklerini öğrendiğini, bunun üzerine mağdurenin, kendisine bisikletten düştüğünü ve cinsel organından kan geldiğini söylediğini, mağdureye "Bisikletten düşünce kan gelmez." demesi üzerine mağdurenin doğruyu anlatacağını söyleyerek iki yıl önce evde oturdukları sırada sanığın elini birden kendisinin cinsel organına soktuğunu ve cinsel organından kan geldiğini, sanığın kanı görüp korkarak "Evleniriz." dediğini ve evden ayrıldığını, korkması ve sanığın askere gitmesi nedeniyle olayı kendisine anlatamadığını söylediğini, kendisinin de avukatıyla beraber ifade vermek üzere polis merkezine geldiğini, mağdurenin kızlık raporunun aldırılmasını istediğini ve sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede; mağdurenin olayı uzun süre kendisinden gizlediğini, kendisine herhangi bir şey söylemediğini, sanığın evlerine gidip geldiğini, mağdurenin arkadaşı olduğunu, mağdure kendisine olayı anlattıktan sonra doğrudan polise gittiklerini, kendi adına sanıktan şikâyetçi olup davaya katılmak istediğini,
Tanık ... Mahkemede; sanığın üvey babası olduğunu, sanıkla mağdurenin arkadaş olduklarını ve zaman zaman buluştuklarını, sanığın, mağdurenin evine gittiğini görmediğini ve duymadığını, sanığın, anneannesiyle beraber kaldığını, sanığın oturduğu yerin site gibi bir yer olduğunu ve ortasında bir park bulunduğunu, genellikle sanığın mağdure de yanında olduğu hâlde grup olarak parkta oturduğunu, 2009 yılı Eylül ayından sonra sanığın başına mağdure yüzünden bir olayın geldiğini, duyduğu kadarıyla mağdurenin birileriyle mesajlaştığını, mesajlaştığı kişinin de aynı parka geldiğini ve sanıkla mağdure yüzünden kavga ettiklerini, bu olaydan sonra aile üyelerinin toplandıklarını ve sanığın mağdureyle görüşmesini istemediklerini, bir iki ay sonra da sanığın anneannesinin başka bir eve taşındığını, daha sonra sanıkla mağdurenin görüşmediklerini bildiğini, aradan bir iki ay geçtikten sonra sanığın başka birisiyle nişanlandığını,
Tanık Süreyya Ziya Baras Mahkemede; sanığı ve mağdureyi tanıdığını, sanık ile mağdurenin zaman zaman konuştuklarını ve buluştuklarını, sanığın tek başına mağdurenin evine gittiğini görmediğini ancak arkadaşlarıyla birlikte mağdurenin evine gittiğini, kadın erkek oturup konuştuklarını, bir gün mağdurenin sanığı telefonla arayarak "Beni bir erkek rahatsız ediyor." dediğini, mağdureyi rahatsız eden şahsın adının "Serkan" olduğunu bildiğini, Serkan ile sanık arasında bu nedenle bir kavga çıktığını, kendisinin bu kavgadan sonra Serkan'ı tedavi olması için hastaneye götürdüğünü, bu olaydan sonra da sanıkla mağdurenin ayrıldıklarını, bir daha da konuşmadıklarını, bu olayın 2009 yılı Eylül ayında gerçekleşmiş olabileceğini,
Tanık Gülhan İşlekgül Mahkemede; mağdureyi ve sanığı tanıdığını, sanık ile mağdurenin kısa bir süre arkadaşlık yaptıklarını, mağdure ile sanığın birlikte mağdurenin evine gittiklerini, bir süre sonra sanığın, mağdureyle olan ilişkisini bitirdiğini ve başka birisiyle nişanlandığını, sanığın nişanlanmasına yakın bir süre kaldığında mağdurenin, sanığın kendisine karşı gerçekleştirdiğini iddia ettiği cinsel istismar olayını ortaya çıkardığını, mağdurenin sürekli olarak sanıkla uğraştığını, sanıkla Facebook isimli site ve diğer sosyal paylaşım siteleri üzerinden uğraştığını,
Tanık İnci Selvi Mahkemede; sanık ... mağdureyle arkadaş olduğunu, sanık ... mağdurenin yaklaşık 2,5-3 yıl flört ettiklerini, nitelikli cinsel istismar olayının gerçekleştiği tarihte sanıkla mağdurenin yanlarında olmadığını, yıl ve ayını hatırlamadığı bir tarihte mağdurenin bir gün kendi evlerinde oturdukları sırada sanığın parmağını kendisinin cinsel organına sokarak kızlığını bozduğunu söylediğini, mağdurenin bunu anlattığında intihar etmeye kalkıştığını, hastalandığını ancak annesini düşündüğü için intihardan vazgeçtiğini, sorulması üzerine; olayın gerçekleştiği gün mağdureyle sanığın evde yalnız olmadıklarını, mağdurenin annesinin de olduğunu ancak diğer odada bulunduğunu, sanıkla mağdurenin ise mağdurenin odasında oturduklarını, sorulması üzerine; sanığın mağdurenin evine gittiğini, sanıkla mağdurenin sürekli birlikte vakit geçirdiklerini,
Tanık Pelin Eğit Mahkemede; sanık ... mağdureyle arkadaş olduğunu, sanık ... mağdurenin yaklaşık 2,5-3 yıl flört ettiklerini ve birbirlerini çok sevdiklerini, yıl ve ayını hatırlamadığı bir tarihte mağdurenin bir gün kendi evlerinde oldukları sırada sanığın parmağını kendisinin cinsel organına sokarak kızlığını bozduğunu söylediğini, mağdurenin bu durumu korktuğu için kimseye söylemediğini ancak mağdurenin arkadaşları oldukları için kendilerine anlattığını, bu durumu anlatırken mağdurenin yanında kendisinin ve tanık İnci’nin bulunduğunu, başka kimsenin olmadığını, mağdurenin sanığı sevmesi ve annesinden korkması nedeniyle bu durumu kimseye söylemediğini, daha sonra sanığın başkasıyla nişanlandığını, mağdurenin cinsel istismar olayını olaydan hemen sonra kendilerine anlattığını, annesinden korktuğu için başkalarıyla paylaşmadığını, sorulması üzerine; olayın gerçekleştiği gün mağdureyle sanığın evde yalnız olmadıklarını, mağdurenin annesinin de olduğunu ancak diğer odada bulunduğunu, sanıkla mağdurenin ise mağdurenin odasında oturduklarını, sorulması üzerine; sanığın mağdurenin evine gittiğini,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... Kollukta; mağdureyi mahalleden tanıdığını, komşu olduklarını, mağdureyi son olarak yaklaşık iki yıl önce gördüğünü, 2010 yılı Mart ayında askere gittiğini, askere gitmeden önce mağdureyle aralarında bir gönül ilişkisi olduğunu, arkadaşlıklarının iki ya da üç ay sürdüğünü ve sonra ayrıldıklarını, evlerine iki ya da üç defa mağdureyle görüşmek için gittiğini, gittiği zamanlarda mağdurenin annesinin de evde olduğunu, mağdureyle aralarında arkadaşlıkları boyunca cinsel bir olay yaşanmadığını, mağdurenin arkadaşlık yaptıkları dönemde kendisine kızlık olayından hiç bahsetmediğini, kız olup olmadığını da söylemediğini, suçlamayı kabul etmediğini, iki yıldan bu yana başka bir kızla sözlü olduğunu, mağdurenin, nişan yapacaklarını duyduğunu ve bu tür bir iftira atarak kendisinin mutlu olmasını engellemek istediğini,
Mahkemede; mağdureyle aynı mahallede oturduklarını, 2009 yılında 2-3 ay süren kısa bir arkadaşlıklarının olduğunu, 2-3 kez evlerine gittiğini, hiçbir zaman mağdureyle yalnız kalmadıklarını, evde mağdurenin annesinin de olduğunu, mağdurenin cinsel organına parmağını sokarak cinsel bir eylemde bulunmadığını, arkadaşlıklarını bitirdikten sonra mağdurenin bu durumu kabullenemediğini, kendisinin başka birisiyle nişanlandığını, isteme töreninden iki gün önce mağdurenin, kendisinden şikâyetçi olduğunu, mağdurenin, kendisinin başkasıyla nişanlanmak üzere olduğunu ve bir kız arkadaşı olduğunu bildiğini, bu nedenle kendisine iftira attığını, yüklenen suçu kabul etmediğini,
Savunmuştur.
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" şeklinde, Latincede ise "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Mağdure ile sanık arasında 2009 yılında bir gönül ilişkisinin bulunduğu, 2010 yılı Mart ayında sanığın askere gitmesiyle beraber arkadaşlıklarının da sona erdiği, gerek sanığın gerekse mağdurenin başka şahıslarla görüşmeye başladıkları, 22.06.2012 tarihinde adli mercilere müracaat eden mağdurenin Kollukta; sanıkla flört ettikleri dönemde sanığın sıklıkla evlerine geldiğini, çeşitli defalar ilişkiye girme ve öpüşme isteğini dile getirdiğini ancak kendisinin bu talepleri her defasında reddettiğini, olay tarihinde yine sanıkla evde yalnız oldukları sırada kendisinin üzerinde bol, diz hizasına kadar uzanan bir eşofman olduğunu ve bağdaş kurmuş bir hâlde yerde oturduğunu, bu esnada sanığın elini, eşofmanın altından külotunun içine ve devamında vajinasına zorla ve sert bir biçimde sokarak kızlığını bozduğunu, bu olaydan sonra sanıkla bir süre daha görüşmeye devam ettiklerini ancak sanığın, kendisinin kızlığını bozduğunu kabul etmediğini, eylemin yaklaşık iki yıl önce meydana geldiğini, hâlihazırda Ömer isimli bir şahısla görüştüğünü ve evlenmek niyetinde olduklarını ancak kabul etmeyeceğini düşündüğü için bu durumu Ömer’e anlatamadığını ve müracaat tarihinden bir gün önce sanığın kendisine yönelik gerçekleştirdiği cinsel eylemi annesiyle paylaştığını, Mahkemede ise; olayın 2009 yılı kış mevsiminde yaşandığını, olay tarihinde evde annesinin de bulunduğunu ancak annesinin kendisine ait yatak odasında uyumakta olduğunu, eylem sırasında sanığın bir taraftan eliyle ağzını kapattığını, diğer taraftan da elini eşofmanının altından külotunun içerisine ve vajinasına sert bir biçimde soktuğunu, bu olaydan sonra dahi sanıkla arkadaşlıklarının sürdüğünü, sanığın askere gitmeden önce kendisine evlenme teklif ettiğini ancak askerde olduğu dönemde sanığın eski kız arkadaşının, kendisini telefonla arayarak aradan çekilmesini, sanıkla evleneceklerini söylediğini, bu konuşmadan sonra sanıkla küstüklerini ve tekrar barıştıklarını, sanıkla bir süre daha görüştükten sonra da ayrıldıklarını, sanığın bir başkasıyla nişanlandığını iddia ettiği; sanığın mağdureyle bir süre duygusal arkadaşlıklarının olduğunu ve bu dönemde evlerine gidip geldiğini ancak her defasında mağdurenin annesinin de yanlarında bulunduğunu, mağdureden ayrıldıktan sonra görüştüğü şahısla nişanlanmaya karar verdiklerini, bu durumu öğrenen mağdurenin kendisine böyle bir iftirada bulunduğunu, mağdureye iddia edildiği gibi cinsel bir eylemde bulunmadığını savunduğu olayda;
Olayın üzerinden iki yıl kadar uzun bir süre geçtikten sonra adli mercilere intikal ettirilmesi, mağdurenin kollukça alınan ifadesinde olayın 2010 yılında gerçekleştiğini ve olay sırasında sanıkla evde yalnız olduklarını beyan etmesine karşılık duruşma esnasında eylemin 2009 yılı kış mevsiminde yaşandığını, olay sırasında annesinin de evde bulunduğunu ancak yatak odasında uyumakta olduğunu ve sanığın eylemi gerçekleştirirken bir taraftan da eliyle ağzını kapattığını söyleyerek çelişkili anlatımlarda bulunması, tanıklar İnci ve Pelin’in tarihini tam olarak hatırlayamadıkları bir zamanda mağdurenin, kendilerine sanığın parmağını cinsel organına sokmak suretiyle kızlığını bozduğunu söylediği şeklindeki anlatımlarının mağdurenin iddiasına konu olayın gerçekleşme biçiminden farklı olması, katılan ...’in Kollukta alınan beyanında; mağdurenin kendisine önce bisikletten düştüğünü ve cinsel organından kan geldiğini söylediğini, kendisinin böyle bir durumun mümkün olamayacağını aktarması üzerine mağdurenin bu defa gerçekleri anlatacağını söyleyerek sanığın cinsel eyleminden bahsettiğini ifade etmesi, dosya arasında bulunan ve mağdurenin İzmir 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/617 Esas sayılı dosyasının 22.01.2014 tarihinde gerçekleşen duruşmasında sanığın annesi tarafından kendisine yazdırıldığını ve altındaki imzanın kendisine ait olduğunu bildirdiği not kağıdının "Ben .... ... davasında Yiğit’i çok sevdiğimden başkasıyla nişanlandığı için kıskançlık yüzünden böyle bir şey yaptım. Psikolojim bozuk. Pişmanım. O yapmamıştır." içeriğinde olması ve tüm aşamalarda atılı suçu işlemediğini belirten sanık savunmasının aksine bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın mağdureye karşı nitelikli cinsel istismar eylemini gerçekleştirdiğini gösteren kesin ve inandırıcı kanıt bulunmayıp iddiasının şüphede kalması ve bu şüphenin de sanık lehine yorumlanması gerektiğinden, sanığın mağdureye yönelik eyleminin sabit olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla isabetli bulunmayan Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.


SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.03.2015 tarihli ve 61-64 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı eylemin sabit olmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

 

Ceza Hukuku Kapsamındaki TCK’da Düzenlenen Suçlar ve Türk Ceza Kanununun Konusunu Teşkil Eden Ceza Davaları Hakkında Daha Detaylı Bilgi Almak İçin İletişime Geçebilirsiniz.

Antalya Ağır Ceza Avukatı Alperen Erol